بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَلَا تَبۡخَسُواْ ٱلنَّاسَ أَشۡيَآءَهُمۡ وَلَا تَعۡثَوۡاْ فِي ٱلۡأَرۡضِ مُفۡسِدِينَ ١٨٣

Halkın mallarına düşük değer biçmeyiniz, yeryüzünde kargaşa çıkarıp dirliği bozmayınız.

– Seyyid Kutub

وَٱتَّقُواْ ٱلَّذِي خَلَقَكُمۡ وَٱلۡجِبِلَّةَ ٱلۡأَوَّلِينَ ١٨٤

Sizi ve sizden önceki kuşakları yaratan Allah'tan korkunuz.

– Seyyid Kutub

قَالُوٓاْ إِنَّمَآ أَنتَ مِنَ ٱلۡمُسَحَّرِينَ ١٨٥

Eykeliler dediler ki; «Sen büyüye çarpılmış birisin.»

– Seyyid Kutub

وَمَآ أَنتَ إِلَّا بَشَرٞ مِّثۡلُنَا وَإِن نَّظُنُّكَ لَمِنَ ٱلۡكَٰذِبِينَ ١٨٦

Sen de sadece bizler gibi bir insansın. Senin kesinlikle yalan söylediğin kanısındayız.

– Seyyid Kutub

فَأَسۡقِطۡ عَلَيۡنَا كِسَفٗا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ١٨٧

Eğer doğru söylüyorsan başımıza gökten parçalar yağdır.

– Seyyid Kutub

قَالَ رَبِّيٓ أَعۡلَمُ بِمَا تَعۡمَلُونَ ١٨٨

Şuayb «Rabbim neler yaptığınızı herkesten iyi bilir.»

– Seyyid Kutub

فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمۡ عَذَابُ يَوۡمِ ٱلظُّلَّةِۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَذَابَ يَوۡمٍ عَظِيمٍ ١٨٩

Eykeliler, Şuayb'i yalanladılar. Bunun üzerine «Yakar bulut günü» nün azabı yakalarına yapıştı. O gerçekten müthiş bir günün azabı idi.

– Seyyid Kutub

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ ١٩٠

Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğunluğu inanmamış kimselerdi.

– Seyyid Kutub

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ١٩١

Ve yine kuşku yok ki, senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir.

– Seyyid Kutub

وَإِنَّهُۥ لَتَنزِيلُ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ ١٩٢

Hiç kuşkusuz Kur'an, Rabb'in tarafından indirilmiştir.

– Seyyid Kutub

نَزَلَ بِهِ ٱلرُّوحُ ٱلۡأَمِينُ ١٩٣

Onu «güvenilir ruh» (Cebrail) indirdi.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu